Doğu ve Batı’yı aşkla buluşturan 119 yıllık “Madama Butterfly” yeniden seyirciyle buluşacak

Dünya ve Türk operasının önde gelen eserlerinden “Madama Butterfly”, 60. sanat yılını kutlayan duayen yönetmen Gürçil Çeliktaş’ın rejisiyle 23 Aralık’ta Opera Sahnesi’nde beğeniye sunulacak.

Modern çağın ünlü İtalyan bestecisi Puccini’nin operasının İtalya’daki ilk temsili, 17 Şubat 1904’de Milano’da yapıldı.

Türkiye’de operanın kurulduğu yıllarda, librettosu Türkçeye çevrilen ilk eser olan “Madama Butterfly”, Ankara Devlet Konservatuvarının Opera Bölümü öğrencileri tarafından 12 Haziran 1941’de başkentte Türk Ocağı sahnesinde oynandı. Eser, Ankara’da en son 2005-2006 sanat sezonunda seyirciyle buluşmuştu.

“KLASİK ESER, KLASİK BİR BAKIŞ AÇIYLA SAHNELENDİ”

Eserin rejisörü Gürçil Çeliktaş, klasik bir eseri dekor ve kostüm açısından klasik bir bakış açısıyla sahnelediklerini ancak ufak tefek modern dokunuşlar yaptıklarını söyledi.

Çeliktaş, 60 yıllık sanat hayatı boyunca yurt dışında da izlediği “Madama Butterfly”ı Türkiye’de ikinci kez sahneye koyduğunu ve ikisinin farklı olduğunu belirterek, “Sevil Berberi’ni 6 kez sahneledim. Aynı olduğunda yönetmene de seyirciye de bir şey getirmiyor. Her defasında birtakım değişiklikler yaparak oyunu sahneye koyuyorsunuz” dedi.

Puccini’nin eserlerini 4 sene arayla sahneye koyduğunu anlatan Çeliktaş, “Madama Butterfly”ın 1904’te ilk sahnelendiğinde takdir görmediğini, bunun üzerine bestecinin eserde 2 kez değişikliğe gittiğini, bugün 1905’te hazırlanan 3. versiyonun oynandığını kaydetti.

Çeliktaş, “Eser 3 perdelik ama biz 2 perdede oynayacağız. Birtakım değişiklikler yaptık, eseri bilen seyirci görecek zaten farkı. İkinci ve üçüncü perdeyi birleştirdik. İlk sahnelendiğinde İtalyanların Japonlaştığına yönelik yorumlar gelmiş. Uzak Doğu, Japon temaları vurgusu müzikte de var. Üç kültür, Amerika, Uzak Doğu ve Batı kültürü eserin genelinde ve müziklerinde görülüyor” ifadelerini kullandı.

“YAŞLANDIKÇA İNSANLARDA SANAT GÖRÜŞÜ DEĞİŞİYOR”

Gürçil Çeliktaş, şimdiye kadar 82 kez eser sahnelediğini, bazılarını birkaç kez sahneye koyduğunu belirterek, “Eserleri birden çok kez yönetsem de farklı versiyonlarıyla sahneye koyarım. En çok Verdi’nin Don Carlos eserini severim. Müzikleri daha bellidir. Eser Schiller’den geldiği için yarattığı dramatizm çok önemli. Şu anda kadrolarımız koro olarak müsait olmadığından, Don Carlos’u oynayamıyoruz” diye konuştu.

Yıllardır eser sahnelemenin çok kıymetli olduğunu dile getiren Çeliktaş, şunları kaydetti:

“Haldun Dormen 90 yaşında ve eser üretiyor. Moliere’in ‘Cimri’sini oynadı ve iyi performans gösterdi. Bu çok önemli bir şey. Yaş ilerlese de çalışmak insanı ayakta tutuyor ve haz veriyor. Yaşlandıkça insanlarda hayat görüşü, sanat görüşü değişiyor. Başka duygularla eseri sahneye koyabiliyorsunuz. Fransa, Kanada ve İtalya’da eserler sahneledim. Fransa’da rejisör hastalanınca beni çağırdılar, koca eseri 5 günde sahneledim. Çok ilginç yorumlar aldım. Rejisörleri iğneleyen bir sanat dergisi olan Opera Enternasyonal, eseri ve beni konu etti, öve öve bitiremedi. Onur duymuştum.”

“ÖZGÜN BİR DEKOR TASARLAMAYI TERCİH ETTİM”

Dekoru tasarlayan Talat Ayhan, eskizlerle çalışmaya başladığını, sonra seyircinin hangi koltuktan sahneyi nasıl göreceğini planlayarak sahne maketini ölçekli yaptığını söyledi.

Yönetmenin istekleri etrafında ölçekli çizimlerin atölyelerde şekillendiğini belirten Ayhan, bir aydır gece gündüz çalıştıklarını ve sona yaklaştıklarını dile getirdi. Ayhan, şunları kaydetti:

“Madama Butterfly’ın geçtiği dönem ve ülkeyi inceledik. 3 perdelik eserde dekor değişecek ama portatif, arkalı önlü kullanabileceğimiz şekilde tasarladık dekoru. Ekip arkadaşlarımızın dekoru rahat değiştirmesi, rahat taşımasını da göz önüne alıyoruz tasarlarken. Eserin ilk oynandığındaki dekoruna, tasarım yaparken bakmamaya çalışıyorum. Puccini’nin ne yapmak istediği belli. Oradan yola çıkarak, özgün bir dekor tasarlamayı tercih ettim. Çok keyifli bir çalışma yaptım, keyifle izlenmesini diliyorum.”

“HER YÜZYILIN ESER SAHNELEME ANLAYIŞI FARKLI”

Kostümleri tasarlayan Gazal Erten de seyircinin merakla beklediği eserlerden “Madama Butterfly”ın Japon kültürünü yansıtması bakımından ilgi çekici bir yapıt olduğunu söyledi.

Erten, “Puccini’nin en sevdiğim eserlerinden. Araştırmadan hiçbir esere başlamam. Japon kültürünü araştırdım ve Japon Büyükelçiliğine de danıştım. Elimizdeki kumaşları değerlendirirken, Japon motiflerine uygun olanları seçtim. Normalde kimono giyen kişi, kendi çiziyor ve baskı, batik teknikleri ile kendi boyuyor. Japonlar, onlara uğur getirecek motifleri de resmedip, boyuyor. Bir renk cümbüşü çıktı ortaya. Kimonoyu sanatçılarımızın ergonomisini düşünerek tasarladık” dedi.

Eserdeki yaklaşık 90 sanatçının hepsine ayrı ayrı kostüm hazırladıklarını belirten Erten, şu ifadeleri kullandı:

“Madama Butterfly, 19. dönem Meiji dönemini kapsıyor. Batı etkisi içerisinde kalmış bir dönem. Japon kültürünü görüyoruz eserde ama Batı etkisinde kalınmış bir tarihsel süreçte geçiyor eser. Sade bir eser Madama Butterfly ama biz biraz daha renklendirdik. Eserin 1904’teki sahnelenen fotoğraflarını gördüm. Her yüzyılın eser sahneleme anlayışı farklı. 1960’lardaki Madama Butterfly daha farklıydı. Bugünkü eser de farklı olacaktır. Biz klasik açıdan ele aldık ve dışına çıkmak da çok istemedik. Rejisörümüz Gürçil Çeliktaş’ın her provası okul gibi geçiyor. Güzel bir eser olacağına inanıyoruz.”

MADAMA BUTTERFLY HAKKINDA

Müzikleri Giacomo Puccini’ye, librettosu Luigi Illica ve Giuseppe Giacosa’ya ait eser, maceracı ruha sahip Amerikalı deniz teğmeni Pinkerton’un Madama Butterfly ile Japon törelerine göre evlenmesini, aşkı için dinini değiştirmesini ve ailesi tarafından reddedilmesini anlatıyor.

Evliliği oyun olarak gören Pinkerton’un Japonya’yı bırakıp ABD’ye yerleşmesini, günün birinde Amerika’dayken evlendiği eşiyle dönerek çocuğunu istemesinin ardından Madama Butterfly’ın harakiri ile kendini öldürmesini sahneye taşıyan eser, operanın klasikleri arasında yer alıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir